Empati Noktası

Empati Noktası
Yayınlama: 14.05.2020
A+
A-

Eskitilmiş bir masanın üzerinde mavi porselen bir kasenin içinde bir avuç fındık, gümüş bir kolye ucu, mor bir şemsiye ve albenisi yüksek bir dolma kalem duruyordu. Aslında masa karmaşıktı biraz, üzerindekiler belirli bir oran güdülmeksizin rastgele konulmuştu. Yeşil gözler baktı önce masaya, keşke bir örtüsü olsaydı diye düşündüler. Bir örtü, bu karmaşık görüntünün önüne geçebilirdi. Onlar örtü aramaya gittiklerinde, kara gözler aynı yere baktı; bakar bakmaz da mor şemsiyenin halen ıslak olduğunu fark ettiler. Acaba durmuş muydu yağmur?
Kara gözler masanın sağındaki pencereye, yağmurun dinip dinmediğine bakmaya gittiklerinde geldi mavi gözler. Onlar da baktılar masaya; kolye beyaz altından yapılmış gibi duruyordu ama gümüş de olabilirdi. Emin olamadılar pek. Daha yakından bakmak istediler.
Onlardan sonra başka gözler de geldi. Her biri masaya dair orada olan ama daha önce görülmemiş detaylarla ilgilendiler. Ve her biri gördüklerinde eksik kalan şeyleri düzeltmeye çalıştılar. Ama kimse göremedi bir diğerinin gördüğünü. Çünkü görülen şey ne olursa olsun; her birine farklı olayları ya da durumları hatırlattı. Kafalarının içinde dolaşıp bazı seslere kulak verdilerse de, hiçbir ses aynı olmadı.
Bu durum biraz tanıdıktı aslında. Gözler ne zaman birbirlerine bir konuda fikir danışsa, karar vermeleri daha da zorlaşıyordu. Bu bazen iyi, bazen de kötü oluyordu. Duruma farklı bir açıdan yaklaşabiliyorlardı belki ama kimi zaman da kendi noktalarını kaybedebiliyorlardı. İşte burası empati yeteneğinin hem doğduğu hem de öldüğü o kritik noktaydı.
Genel anlamda empati; bir kişinin kendisini başka bir bilincin yerine koyarak söz konusu bilincin duygularını, isteklerini ve düşüncelerini onun yaşadıklarını denemeksizin anlayabilme yetisi olarak tanımlanır. Yani aslında empati yetisi subjektifliğin ta kendisidir. Aynı olayın tanığı veya dinleyicisi olan kişiler, empatiyi yine kendilerinden bir şeyler katarak yapabilirler. Mesela; bir aldatılma/ aldatma durumu üzerine düşünüldüğünde; daha önce aldatan bir kimse de tıpkı daha önce aldatılan bir kimse gibi kendi yaşanmışlıklarını hatırlar. Dolayısıyla da tanık olduğu ya da dinlediği olaya, kendisini katarak empati yapar. Bu durumda; herkes aynı olayın farklı noktalarına odaklanarak farklı bir sonuca ulaşacaktır.
Psikologlar bu sebeple, bir olayı dinlediklerinde olaydan ve olayın danışanları üzerindeki etkisinden çok danışanlarının o olaya ilişkin en çok neyin üzerinde durduğuyla ilgilenirler. Çünkü bir kimsenin “kendi noktası” tam da orada gizlidir. Basit gibi görünen bir olaydan bile birbirinden oldukça farklı noktalar çıkabilir. Bunda eksik ya da yanlış yoktur aslında, sadece yaşanmışlıkların üzerimizde oluşturduğu görünmez bir kalkan vardır. Ne kadar denesek de ondan tamamen kaçamayız.
Yıllarca yaşarız yaşamasına da, aslında şöyle bir bakınca Özdemir Asaf’ın dizelerindeki gibi tek bir şey biriktiririz:
“Bunca yıl yaşadım
Elime ne geçtiyse yitirdim
Biraz daha yaşayacağım
Yalnız bir şey biriktirdim
Bir bakış, bir görüş, bir duyu, bir düşünce”
Yani masa ne kadar büyük, ne kadar dağınık olursa olsun; bakan gözler orada kendi noktalarını görürler.
 
 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.